keyifli güneşli sabahlarıma şirin
günaydınlarımdan birinden koskoca taptatlı merhabalar sana.
benim en sevdiğim şeker elmalı şekerdir.mayhoş
bir tadı var ama severim işte.keyifli çocukluğumun içinde ufak ufak
paket yapıp bir yerlere sakladığım yüz ekşiten huzursuzluklarım gibi...kırmızı
potin ayakkabılarımın gıcır gıcır yüzlerinde gördüğüm manzaralar gibi.beyaz
pileli eteğime düşmüş bir çamur lekesi gibi.ya da en gülüşmeli zamanlarımızda
bir arkadaşımdan duyduğum iğneli bir sözün yüzümü buruşturması gibi...
çoğumuz koşuştura koşuştura yaşarız çocukluğumuzu.dolu
dizgin ,mutlu mesut.kimimiz bitkisel hayatta yaşar uzun,acı,kabus dolu.kimi
orta halde ilerler etrafını seyrede seyrede.kimide benim gibi tutulup olgunluk
denen sevdaya,alır çocukluğunu güzelce bir hediye kutusuna,kaldırır onu
ulaşılamayacak kadar uzak bir rafa...
büyümek ne zor şeymiş böyle.aklım,fikrim
büyüdükçe,sorularım da büyüyor artık yetişemiyorum.mesela büyümek neden bu
kadar çok kaybettiriyor?yerine koyduğu hiçbir şey gideni telafi edemiyor.ben
büyüdüm büyüyeli eksiliyorum.eskisi kadar hesapsız değil gülüşlerim.her adımda
biraz daha şüpheli hale geldi yürüyüşlerim.geçenlerde bir arkadaşımı kaybettim
menfaat duygusunun anlamını öğrenmem karşılığında.menfaatçi imiş
arkadaşım.artık onunla arkadaş kalmayı konduramadım kendime.
biliyorsun okul bitti.artık hiçbir yaptığımız
mecburiyetten değil.herkes yaşamın bir tarafında kendileri için tutunabilecek
bir dal bulmanın telaşında.herkes bir yerlerde kurdukları düşleri gerçek yapabilmenin kavgasında.al sana
büyümek adına bir alamet daha.canı acıyor kimimizin kurduğumuz büyük düşlerin
ağırlığı altında eziliyoruz.
hiçbirimiz sınıf atlamak için bir kopyadan medet
umabilecek çocuklar değiliz.hem hayat bilgisi öyle kopya çekerek geçilecek bir
ders te değil artık.ufak kırıklarımız hocalarımızın iyi niyet kanaat notları
ile düzelecek kırıklar değil.yaşam içindeki o kırık notlardan bir uçurumdan
düşer gibi düşüyor insan yara alıyor.artık annelerimiz ,babalarımız her an
yanımızda değil her düştüğümüzde bizi kaldıramıyor.
senin aran nasıl büyümek denen şeyle?gözlerindeki
ışıltıdan ne haber?sahipsiz kahkahaların var mı hala?hala dalıp gider misin
dinlediğin peri masallarında ?hala nazlanabiliyor musun ufak tefek can
acılarında?saçların hala uzun ve iki yana örgü mü?çillerin duruyor mu hala?hala
sever misin zeytin kabukları ile takı yapmayı?diloş bebek hala uykularının
dostu mu ?hadi söyle hala ilk aşkın duruyor mu?sever misin hala
pembeyi?oyuncaklarını paylaşmayı hiç sevmezdin.hala kendine ait o ufak dünyanın
içinde kalabiliyor musun ?yetiyor mu sana o ufak mutluluklar?
hani o eski peri masallarını dinlediğimizde kulağımız
masalda aklımız düşte hallerimiz var dı ya bu gece onlar geldi aklıma.ne kadar
masum,ne kadar temiz ,ne kadar hafifti ruhumuz.kolayca bizi olduğumuz yerde
bırakıp masalın birine kaçıverirdi şımarıkça.ortada hiçbir şey yokken;bu durum
sadece bize mahsusmuş gibi tabi bir gülümseme belirirdi yüzümüzde.sanki
dinleyen,okuyan her kimse;bizi dinliyor bizi okuyor zannederdik.şimdi artık ne
inanılmayı bekleyen masallarımız var ne de biz artık o kadar hesapsız ve
safız.o kadar hafif değil ruhumuz.
şimdi kaç hayal düşleyebiliyoruz.kaçında yüreğimiz ile
yendiğimiz rakiplerimiz var?hani iyilerin dostu kötülerin düşmanı
kahramanlarımız?polyanamız,külkedimiz,prenseslerimiz?şimdiki kurduklarımız
hiçbiri hayal değil.artık hepimiz zihnimizi boş bulduğmuz her vakitte planlar
yapıyoruz.hesaplı,kitaplı,nedenli,sonuçlu....
hayal kurabilme yetimizi de mi kaybediyoruz?neden
arkadaşım bedenimiz büyürken ruhumuzu küçük bırakamıyoruz?koca ağaçların kök
saldığı,boy verdiği bahçemize kolay kolay yeni fideler ekemiyoruz?hiçbir şeye
bir nefeste inanamıyoruz?
belki de zamanında bu kadar çok inanıyor oluşumuzun
inanılması güç sonucudur tüm bu inançsızlıklarımız....işte size çırılçıplak
ürkütücü bir gerçek .o yalanlar artık yok.bir daha asla gülümseyebileceğimiz o
mutlu sonlar ,kavuşmalar,kötünün her daim cezasını bulması,birlik
dostluk,sadakat ve şevkat...bunlar bize o ufak yalanların öğrettiği nesli
tükenmiş büyük gerçekler..
geçmişimizde sakladığımız masum yalanlarımızın terkine
uğradık.hayatın gerçeklerinden kaçıp nefes alabileceğimiz bir yerimiz yok
artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder