19 Ağustos 2015 Çarşamba

BÜYÜMEK ÜSTÜNE KARALANMIŞ SAFLIKLAR 2

keyifli güneşli sabahlarıma şirin günaydınlarımdan birinden koskoca taptatlı merhabalar sana.
benim en sevdiğim şeker elmalı şekerdir.mayhoş bir tadı var ama severim işte.keyifli çocukluğumun içinde ufak ufak paket yapıp bir yerlere sakladığım yüz ekşiten huzursuzluklarım gibi...kırmızı potin ayakkabılarımın gıcır gıcır yüzlerinde gördüğüm manzaralar gibi.beyaz pileli eteğime düşmüş bir çamur lekesi gibi.ya da en gülüşmeli zamanlarımızda bir arkadaşımdan duyduğum iğneli bir sözün yüzümü buruşturması gibi...
            çoğumuz koşuştura koşuştura yaşarız çocukluğumuzu.dolu dizgin ,mutlu mesut.kimimiz bitkisel hayatta yaşar uzun,acı,kabus dolu.kimi orta halde ilerler etrafını seyrede seyrede.kimide benim gibi tutulup olgunluk denen sevdaya,alır çocukluğunu güzelce bir hediye kutusuna,kaldırır onu ulaşılamayacak kadar uzak bir rafa...
            büyümek ne zor şeymiş böyle.aklım,fikrim büyüdükçe,sorularım da büyüyor artık yetişemiyorum.mesela büyümek neden bu kadar çok kaybettiriyor?yerine koyduğu hiçbir şey gideni telafi edemiyor.ben büyüdüm büyüyeli eksiliyorum.eskisi kadar hesapsız değil gülüşlerim.her adımda biraz daha şüpheli hale geldi yürüyüşlerim.geçenlerde bir arkadaşımı kaybettim menfaat duygusunun anlamını öğrenmem karşılığında.menfaatçi imiş arkadaşım.artık onunla arkadaş kalmayı konduramadım kendime.
            biliyorsun okul bitti.artık hiçbir yaptığımız mecburiyetten değil.herkes yaşamın bir tarafında kendileri için tutunabilecek bir dal bulmanın telaşında.herkes bir yerlerde kurdukları düşleri  gerçek yapabilmenin kavgasında.al sana büyümek adına bir alamet daha.canı acıyor kimimizin kurduğumuz büyük düşlerin ağırlığı altında eziliyoruz.
            hiçbirimiz sınıf atlamak için bir kopyadan medet umabilecek çocuklar değiliz.hem hayat bilgisi öyle kopya çekerek geçilecek bir ders te değil artık.ufak kırıklarımız hocalarımızın iyi niyet kanaat notları ile düzelecek kırıklar değil.yaşam içindeki o kırık notlardan bir uçurumdan düşer gibi düşüyor insan yara alıyor.artık annelerimiz ,babalarımız her an yanımızda değil her düştüğümüzde bizi kaldıramıyor.
            senin aran nasıl büyümek denen şeyle?gözlerindeki ışıltıdan ne haber?sahipsiz kahkahaların var mı hala?hala dalıp gider misin dinlediğin peri masallarında ?hala nazlanabiliyor musun ufak tefek can acılarında?saçların hala uzun ve iki yana örgü mü?çillerin duruyor mu hala?hala sever misin zeytin kabukları ile takı yapmayı?diloş bebek hala uykularının dostu mu ?hadi söyle hala ilk aşkın duruyor mu?sever misin hala pembeyi?oyuncaklarını paylaşmayı hiç sevmezdin.hala kendine ait o ufak dünyanın içinde kalabiliyor musun ?yetiyor mu sana o ufak mutluluklar?
             hani o eski peri masallarını dinlediğimizde kulağımız masalda aklımız düşte hallerimiz var dı ya bu gece onlar geldi aklıma.ne kadar masum,ne kadar temiz ,ne kadar hafifti ruhumuz.kolayca bizi olduğumuz yerde bırakıp masalın birine kaçıverirdi şımarıkça.ortada hiçbir şey yokken;bu durum sadece bize mahsusmuş gibi tabi bir gülümseme belirirdi yüzümüzde.sanki dinleyen,okuyan her kimse;bizi dinliyor bizi okuyor zannederdik.şimdi artık ne inanılmayı bekleyen masallarımız var ne de biz artık o kadar hesapsız ve safız.o kadar hafif değil ruhumuz.
            şimdi kaç hayal düşleyebiliyoruz.kaçında yüreğimiz ile yendiğimiz rakiplerimiz var?hani iyilerin dostu kötülerin düşmanı kahramanlarımız?polyanamız,külkedimiz,prenseslerimiz?şimdiki kurduklarımız hiçbiri hayal değil.artık hepimiz zihnimizi boş bulduğmuz her vakitte planlar yapıyoruz.hesaplı,kitaplı,nedenli,sonuçlu....
            hayal kurabilme yetimizi de mi kaybediyoruz?neden arkadaşım bedenimiz büyürken ruhumuzu küçük bırakamıyoruz?koca ağaçların kök saldığı,boy verdiği bahçemize kolay kolay yeni fideler ekemiyoruz?hiçbir şeye bir nefeste inanamıyoruz?
            belki de zamanında bu kadar çok inanıyor oluşumuzun inanılması güç sonucudur tüm bu inançsızlıklarımız....işte size çırılçıplak ürkütücü bir gerçek .o yalanlar artık yok.bir daha asla gülümseyebileceğimiz o mutlu sonlar ,kavuşmalar,kötünün her daim cezasını bulması,birlik dostluk,sadakat ve şevkat...bunlar bize o ufak yalanların öğrettiği nesli tükenmiş büyük gerçekler..

            geçmişimizde sakladığımız masum yalanlarımızın terkine uğradık.hayatın gerçeklerinden kaçıp nefes alabileceğimiz bir yerimiz yok artık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder