İnsan
ne zaman yorulur bilir misiniz?Yaşamak denen şeyin ayarını kaçırdığı
an!Tutkusunu kaybettiği anda artık yaşamak denen şeyin,ne anlama geldiğini
unuttuğu an
konuşmayı, gülmeyi,tüm kalp atışlarını anlamsız görür.Bilmez ki yaşamının hiç bir evresi şu anda yaşayabileceği kadar rahat olmayacaktır.Bilmeyecektir ki sonsuzluk
diye sımsıkı sarıldığı şey sahte bir kaç gözyaşı gibi asla gerçekliğe ulaşamayacaktır.
Çok çabuk bıkıyoruz sevmekten, sadakatten huzurdan,yalansızlıktan...İçimizi kemiriyor en üstte olamamak.Tamam bu insan olmanın yaradılışında var kabul ama...
Nekadar tatmin edici olduğumuzu düşünürsek düşünelim,uzaklarda bir yerlerde birşeylerin hapsi oluveririz yine.Hayır doyma,yetinme elinde olanlarla daha daha daha fazla...En fazlası daha fazlası derken aslında bize verilenlerin tamamına göz dikmekten ,koşuşturmaktan,sürekli kaybettiğimizi anlarız,yoruluruz,pişmanlığın müebbetine mahkum ediliriz hiç hesapta yokken.VE YİNE BİR YORGUNLUK HİSSEDERİZ BİR ÇİFT DUDAK ARASINDA DERİN BİR AHHIN FİRARINDA.
Gülünecek hale ağlar olunur kalbe izinsiz nefret tohumları ekilir ve ne yazıkki daima en geç zamanda farkedilir yani hasat zamanı...Zaten şükretmekten yıllar önce
istifa ettiğimizi düşünürsek tüm bu yorgunluğu,umarsızlığı bu pişmanlığı bizzat alnımızın teri ile kazandığımızı söyleyebiliriz.
Kabul etmeliyiz hor kullanmak kanımızda var! Ağacı havayı,güneşi uykuyu birlikteliği, yalnızlığı ikinci el yapmaktan ayrı bir haz duyuyoruz.Eeeeee bunun bir hata olduğunu farketmek yine bir yorgunluk haliyle...
Utancımızdan insan içine çıkacak deşifre olmamış hiç bir maskenin kalmayışına tanık olmak al işte bir yorgunluk daha...Her düşen maskenin ardından ağıt yakmak yorgunluk; canına kıydığın hersana ait duygunun cesedinden kaçmak yorgunluk;senden giden her yolcuya el sallamak yorgunluk,yorgunluk üstüne yorgunluk yüklemek yorgunluk al işte bir yorgunluk daha!!!!!!!!.....
Yüz yıllardan beri şu zaman denen yolculuğun keyfine muvaffak olamadık.Daima ya bir mola ya bir gün batımı kaçırdık.Elimizde olanla yetinemediğimiz doyumsusluğumuz yüzünden hep görünmeyenleri görmeye çabaladık;etrafımızın farkına varamadık.Günlerden bir gün bitmişliklerin farkına varmak artık kaba kacağa sığmayan birden peyda olmuş bir yorgunluk daha...
konuşmayı, gülmeyi,tüm kalp atışlarını anlamsız görür.Bilmez ki yaşamının hiç bir evresi şu anda yaşayabileceği kadar rahat olmayacaktır.Bilmeyecektir ki sonsuzluk
diye sımsıkı sarıldığı şey sahte bir kaç gözyaşı gibi asla gerçekliğe ulaşamayacaktır.
Çok çabuk bıkıyoruz sevmekten, sadakatten huzurdan,yalansızlıktan...İçimizi kemiriyor en üstte olamamak.Tamam bu insan olmanın yaradılışında var kabul ama...
Nekadar tatmin edici olduğumuzu düşünürsek düşünelim,uzaklarda bir yerlerde birşeylerin hapsi oluveririz yine.Hayır doyma,yetinme elinde olanlarla daha daha daha fazla...En fazlası daha fazlası derken aslında bize verilenlerin tamamına göz dikmekten ,koşuşturmaktan,sürekli kaybettiğimizi anlarız,yoruluruz,pişmanlığın müebbetine mahkum ediliriz hiç hesapta yokken.VE YİNE BİR YORGUNLUK HİSSEDERİZ BİR ÇİFT DUDAK ARASINDA DERİN BİR AHHIN FİRARINDA.
Gülünecek hale ağlar olunur kalbe izinsiz nefret tohumları ekilir ve ne yazıkki daima en geç zamanda farkedilir yani hasat zamanı...Zaten şükretmekten yıllar önce
istifa ettiğimizi düşünürsek tüm bu yorgunluğu,umarsızlığı bu pişmanlığı bizzat alnımızın teri ile kazandığımızı söyleyebiliriz.
Kabul etmeliyiz hor kullanmak kanımızda var! Ağacı havayı,güneşi uykuyu birlikteliği, yalnızlığı ikinci el yapmaktan ayrı bir haz duyuyoruz.Eeeeee bunun bir hata olduğunu farketmek yine bir yorgunluk haliyle...
Utancımızdan insan içine çıkacak deşifre olmamış hiç bir maskenin kalmayışına tanık olmak al işte bir yorgunluk daha...Her düşen maskenin ardından ağıt yakmak yorgunluk; canına kıydığın hersana ait duygunun cesedinden kaçmak yorgunluk;senden giden her yolcuya el sallamak yorgunluk,yorgunluk üstüne yorgunluk yüklemek yorgunluk al işte bir yorgunluk daha!!!!!!!!.....
Yüz yıllardan beri şu zaman denen yolculuğun keyfine muvaffak olamadık.Daima ya bir mola ya bir gün batımı kaçırdık.Elimizde olanla yetinemediğimiz doyumsusluğumuz yüzünden hep görünmeyenleri görmeye çabaladık;etrafımızın farkına varamadık.Günlerden bir gün bitmişliklerin farkına varmak artık kaba kacağa sığmayan birden peyda olmuş bir yorgunluk daha...
En
basit denklemlerin çözümlenemeyen çözümsüzlüğünde bir yorgunluk daha...!!!..
Kendinizden uzaklaştığınızı anladığınız anda birşeylerin elini eteğini tutmaya başlarsınız ama nafile...Aslında olmak istediğiniz şeylerin ,olamayacağınız şeyler olduğunu anlamak bir ömrü çalmıştır sizden.İsimsiz anlamsız kalırsınız mücadelesini verdiğiniz yılgın bir muharebe ardında.Size sadece uzun uzun el sallamak düşmüştür gidenlerin gerisinde...Peki tüm bu gidenler nasıl olmuştu da bunca yıl anlamsız boş olduklarını anlatamamışlardı.Nasıl olmuştu da bu kadar vicdansız olabilmişlerdi?Kolaymıy dı öyle her mağlubiyeti galibiyete dönüştürebilmek?...Gördünüz mü işte bir yorgunluk daha.
Bize düşen tüm borçları yüklenip yaralı yüreğimize ücra bir köşe bulmaktır.Artık önceleri es geçilen her durak her günbatımında derin bir soluk alınır eeeee zararın neresinden dönülse kardır.Fakat gidenler tüm takatimizi de aldığı için yolculuğunda tadı kalmaz yine bir yorgunluk.
Uykusuzluk denen illet peyda oluverir yepyeni sayfalarımızın tam da ilk satırlarında.Geçmişi temizleme gafletinde bulunuveririz cehalet kötü şey...Başaramayız doğal olarak Bunun da farkına varabilmek bir yorgunluk daha...
Kendinizden uzaklaştığınızı anladığınız anda birşeylerin elini eteğini tutmaya başlarsınız ama nafile...Aslında olmak istediğiniz şeylerin ,olamayacağınız şeyler olduğunu anlamak bir ömrü çalmıştır sizden.İsimsiz anlamsız kalırsınız mücadelesini verdiğiniz yılgın bir muharebe ardında.Size sadece uzun uzun el sallamak düşmüştür gidenlerin gerisinde...Peki tüm bu gidenler nasıl olmuştu da bunca yıl anlamsız boş olduklarını anlatamamışlardı.Nasıl olmuştu da bu kadar vicdansız olabilmişlerdi?Kolaymıy dı öyle her mağlubiyeti galibiyete dönüştürebilmek?...Gördünüz mü işte bir yorgunluk daha.
Bize düşen tüm borçları yüklenip yaralı yüreğimize ücra bir köşe bulmaktır.Artık önceleri es geçilen her durak her günbatımında derin bir soluk alınır eeeee zararın neresinden dönülse kardır.Fakat gidenler tüm takatimizi de aldığı için yolculuğunda tadı kalmaz yine bir yorgunluk.
Uykusuzluk denen illet peyda oluverir yepyeni sayfalarımızın tam da ilk satırlarında.Geçmişi temizleme gafletinde bulunuveririz cehalet kötü şey...Başaramayız doğal olarak Bunun da farkına varabilmek bir yorgunluk daha...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder